21 Ekim 2010 Perşembe

Kötülük, kendi istemlerini öne çekme halidir.

Bazı durumlar vardır, ne yapmanız gerektiği bir türlü aklınıza gelmediğinden etrafınıza bakarsınız. Herkes susarak sizin yüzünüze bakar, yapılması gereken şey onların istediği şeydir. “Doğru” olandır. Dudağınızdaki ilk heceler onların bütün beklentileri karşılamalıdır. Bu bazen bir kabile reisinin, bazen de kurban olarak sunulan bakirenin çaresizliği ile aynı şeydir. Ne olduğunuzun önemi yoktur, “onların” sizden beklediğini yapmadığınız sürece “kötü” olursunuz.

Bu türden deneyimlerin içerisinde kötü olabilmek pek de zor değildir aslında. Fakat ısrarla karizmatik bir “iyi” olmak isteyenlerin önünde sonunda başına gelecek olanlar şunlardır: Kötü olmamak için “menekşe paralarının” hortumlanmasına göz yumar, kötü olmamak için “müsait değilim” diyemez, “işim var” diyemez, “taksi tut” diyemez, “seni sevmiyorum” diyemez, “ayrılmak istiyorum” diyemez. Kötü olmamak için “hayır, istemiyorum” dahi diyemez.

Kötü olmamak için iyi olmak zorunda kalmak ciddi bir kişilik bölümlenmesine neden olabilir. Mesela bu şartlar altında “iyi” olarak kendisini Tanrı’nın Oğlu sanan bir adam, yeterince içtiğinde bizzat Tanrı’nın kendisi olduğuna inanarak “kötü” olur. (Cahit örneği). Bunda şaşılacak bir şey yoktur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder