
İçtikten sonra içlerindeki gizli gayi otlanmaya salan tüm inekler etrafımda çadır kurmuş, s.kilecek kurban arıyorlar. Kazan hazır, su hazır, hatta su fazlasıyla kaynamış bile. Kurbanı buldukları gibi... Şu an hatırladıkları tek şey muhtelif mühendisliklerin a.sız bölümlerinde öğrendikleri pistonlar ve birazdan uygulamalı sürtünme deneyi yapacaklar. Biliyorum. Ancak ortamın sürtünmesiz olduğunu anlayan, pistonu toplayıp kaçacak, kaçmayan şansını deneyip tokadı yiyecek. Ama ergen tripli kadınlardan bir farkları var onlar kadınsız da mutlu olabiliyorlar. Onlar ki kadınsız eğlenme sanatlarının Cristoph Colomb'ları, bira üstüne tekila, vodka-redbull, "oğlum bu hatuna nasıl çakılır var yaa!" Özeniyor muyum ne?.. Her geldiklerinde kadınsız dönseler de onlar mutlu, her geldiğimde bir hatun götürsem de ben mutsuz. Kâr-zarar hesabında hep benden bir adım öndeler... Hâlâ pistteyim ancak tek kıpırdayan organım gözlerim. Yüksek ses ortamı salladıkça, sırtımı yasladığım kolon benden iyi dans edecek...
Bara gittim;
-Her zamankinden,
-"Her zamanki neydi beyefendi?"
-Satsuma-elma suyu
Bu talebi gittiğim her yerde iletirim "her zamankinden!" garson ne derece yavşak, ipucu verir. Yanlış anlaşılmasın sadece barda da değil. Her yerde. Garson olmasının bir önemi yok, balıkçı da olsa aynısını yapardım. Yavşakları sevmiyorum, çünkü bahşiş vermek adetimdir ve hatırlanmak istemem. Zaten aynı yerlere sık gitmeyi sevmediğimden kimse hatırlamaz. Hatırlayan çıkarsa da bir daha gitmem zaten. Kimisi yavşağa verir bahşişi, hatırlayana verir. Ben öyle değilim... Bar taburesine oturdum, kolumu bara yaslayarak arkamı dönüp sahneye baktım. Patates aynı patates, sanki içtikçe güzelleşecekmiş gibi. Neden ona bakıyorum? Neden buradayım bugün?.. Hatırladım, evet sevgilimle kavga etmiştim...
-"Pardon! Ateşinizi alabilir miyim?"
-Bilmem alabilir misiniz?
-" Çakmak diyorum"
-Ben de!
-"Anlaşamayacağız galiba, neyse..."
-Denedik mi?
-"Deli mi ne!"
Bluzu kırmızı eteği dar siyah, yüzü mor gitti haspam, neyse...

Herkes pistte dans ettiği için kolonu kimse kapmamış, yerim duruyor. Yaslandım ve sigaramı yaktım. Sahneye baktım, solist aynı şevkle şarkısını söylüyor, güzel de söylüyor, ama hâlâ patates. İyi dans etse çekilebilir, ama güzel sesin şu an aradığım bir kriter olduğunu sanmıyorum. Peki ama neden bakıyorum o zaman?.. Neyse, bazen bünye otomatik pilota alır, beğenmeyeceğin bir şeyi beğenirsin, bu konuda bedenime güveniyorum, patates diyorsa patates olacak!.. Grubun ara vermesini bekledim. Yirmi dakika kadar sonra tüm üyeleri kadın grup yuvarlak masada toplandı.
Yanlarına yanaştım,
-Size bir içki ısmarlaya bilir miyim
-"Konsomatrise mi benziyorum". (Yok konsomatris olsan emin ol aç kalırdın!)
-Sanmam, ama emin de değilim zira, hiç konsomatris görmedim. (Vesikalı Yarim'de Türkan Şoray'ı saymazsak)
-"Haha! İlk defa biri estağfurullah demedi, sizi bir yerden tanıyor muyum?"
-Buraya pek gelmem,
-Yok, yok üniversiteden... U. sen misin? İnanmıyorum gerçekten sensin!

-Evet, sen de Leyla'sın değil mi? Nerede tanışmıştık kongrede falan mı? (bilmiyor gibi yapmam lazımdı)
-Yok bahar şenliklerindeydi, neyse geçmiş zaman... Sahneye çıkacağız şimdi çıkışta görüşelim.
Cümlesini tam bitirmişti ki pistteki dallama mühendislerden üçü yanımızda biti verdi. Leyla'ya ayak üstü selam verdiler, komiktir Leyla da karşılık verdi. Hayranları herhalde...
U.