24 Mart 2012 Cumartesi

Kara Adam


        "Don Quijote, kitapları kanıtlamak için dünyayı okumaktadır. Ve kendine, benzerliklerin ayna

gibi yansımalarından başka kanıt vermemektedir," Foucault.


Part III

...
Kolları tekerlekli  sedyeye düğümlü, soğuk koridor
Başında beş büyük akbaba, 
babalar ak, adam kara... Ya da Martılar

Ak ışıklar yanar söner, 
Ya da gözünün feri, ne bilir adam?
Var mıdır karanlığın rengi?
Ya da aydınlığın karası?

Bir parlak bir karanlık meçhul otoban, 
Sonu ak mı kara mı?
Bilmez ak-babalar,
Bilmez kara adam...

Bir ak-aban-baba-aban adamın üstünde
Ak-baba bir ak, bir kara
Ya da gözünün feri, ne bilir adam?
...
Nefes alır kara adam,
Ya da zorla üflerler ciğerine, kim bilir?
Ak-babalar!..
Bilir, fayda etmez.

...
Part IV
"Hastayı kaybediyoruz!" der, sunni teneffüsten arta kalan nefesiyle... Belli başı döner, adamın kalbi üstünde artık elleri titremektedir ya da ellerinin altında adam... Işıklar hiç bu kadar soğuk olmamış, iki parça üniformasının içinde o hiç bu kadar hararetlenmemiştir... Ya da adam sedyenin üstü, ateşlerin içinde iken o kanı serin kalamamıştır.

Part I
Serin bahar günü çimlerin üstünde,
Sayfa 121 "Bir gün canımı istersen gel ve al!" diyordu...
Repliği gereği kara adam...

TRİGORİN -  Evet... Evet... Temiz bir yürekten kopan bu çağrıda neden bir keder çınıltısı duydum, neden acıyla burkuldu yüreğim?.. Eğer bir gün hayatım sana gerekecek olursa gel ve al onu. Bir gün daha kalalım!

TRİGORİN - Kalalım, ne olur! 

ARKADİNA - Seni burada tutan şeyin ne olduğunu biliyorum canım. Ama kendine hâkim ol. Başın döndü biraz, ayıl.

TRİGORİN - Sen de ayıl, mantıklı, akıllı ol. Çevrende olanlara gerçek bir dost gibi bak ne olur! Fedakâr bir insansın sen... Arkadaş olalım... Vazgeç benden...

ARKADİNA -  Böylesine kapıldın demek?

TRİGORİN - Beni ona doğru çeken bir şey var! Bu belki de bana gereken şeyin ta kendisi.

ARKADİNA - Taşralı bir genç kızın aşkı, öyle mi? Oh, öylesine az tanıyorsun ki kendini!

TRİGORİN - İnsanlar ayakta uyurlar bazen. Şimdi seninle konuşuyorum ya, aslında uykudayım sanki ve düşümde onu görüyorum... Tatlı, olağanüstü düşler kapladı beni... Bırak gideyim, ne olur...

ARKADİNA - (Titreyerek) Hayır, hayır... Nihayet herhangi bir kadınım ben de, böyle konuşamazsın benimle... Üzme beni Boris... Korkunç bütün bunlar...

TRİGORİN - İstesen olağanüstü olabilirsin. Dünyada mutluluk verebilecek tek şey, taze, şiir dolu, insanı hülyaların dünyasına çeken bir aşk olabilir ancak! Ben böyle bir aşk yaşamadım daha! Gençliğimde, editör kapılarının eşiğini aşındırmaktan, yoksullukla boğuşmaktan vaktim olmadı... Sonunda gelip buldu beni o aşk, el ediyor, çağırıyor... Niye kaçayım ondan?

ARKADİNA - (Öfkeyle) Sen aklını kaçırmışsın!

TRİGORİN - Varsın olsun!

ARKADİNA - Hepiniz bana acı çektirmek için söz birliği etmişsiniz bugün! (Ağlar)

TRİGORİN - Anlamıyor! Anlamak istemiyor! 

ARKADİNA - Öylesine yaşlı ve çirkin miyim ki başka kadınlar hakkında utanıp sıkılmadan konuşuluyor benimle? (Trigorin 'i kucaklayıp öper) Oh, sen çılgına dönmüşsün! Güzelim benim, olağanüstü sevgilim! Sen benim hayatımın son sayfasısın! (Önünde diz çöker.) Sevincim benim, gururum, mutluluğum! (Dizlerine kapanır) Beni bir saatliğine bile bırakacak olsan yaşayamam, aklımı kaçırırım, olağanüstü erkeğim benim, kulu kölesi olduğum, efendim...

TRİGORİN - Bir gelen olur... (Kalkmasına yardım eder)

ARKADİNA - Gelsinler, sana olan aşkımdan utanç duymuyorum ki. (Ellerini öper.) Hayatımın zenginliği, deli bozuğum benim; bir çılgınlık yapmak istiyorsun sen, a-ma ben istemiyorum, bırakmayacağım seni... (Güler.) Be-nimsin sen... Benim... Bu alın, bu gözler, bu güzelim ipek saçlar benim... Tümüyle bana aitsin sen... Öyle akıllı, öyle yeteneklisin ki... Bugünün yazarlarının hepsinden üstünsün, sen Rusya'nın biricik ümidisin... Sende öylesine içtenlik, yalınlık, tazelik, öyle sağlıklı bir humor var ki... Bir insanı, bir doğa parçasını en belirgin çizgileriyle bir çırpıda yaratabiliyorsun sen. İnsanların yaşıyor senin! Oh, seni heyecana kapılmadan okumanın olanağı var mı! Dalkavukluk yaptığımı, yalan söylediğimi mi sanıyorsun? Şu gözlerime bak... Bak... Bir yalancının gözleri olabilir mi bunlar? Görüyorsun işte, senin gerçek değerini ben biçebilirim ancak, sana doğruyu söyleyen tek kişiyim ben, sevgilim benim, biricik erkeğim... Geliyorsun değil mi? Ha? Bırakmayacaksın beni, değil mi?

TRİGORİN - İradem yok benim... Hiçbir zaman da olmadı...Uyuşuk, gevşek, nereye çekerlerse oraya giden biri... Kadınlar boyle bir erkekten nasıl hoşlanır? Al beni, götür, ama bir adım öteye bırakma kendinden!

ARKADİNA - (Kendi kendine)  Elimdesin artık!.. (Hiçbir şey olmamış gibi pervasızca) Yine de istiyorsan kalabilirsin tabii. Ben giderim, bir hafta sonra da sen gelirsin. Niye acele edesin ki? 

Part II
...
Karısıyla çalışıyordu,
İronik...
Kadın titriyordu,
Ya da cebindeki telefon. 
... 
Sarsıldı kadın,
Ya da ilişkileri,
"Ne oldu?" demişti kara adam,
Kadının yüzü ap-ak
Kadının yüzü kap-kara
"Açıklayabilirim!" derken... 

...
Kara adamın kalbi kıp-kırmızı, 
Alnı ap-ak, düşündü...
"Ben mi soluyorum, yoksa güneş mi?"
"Esen rüzgar mı yoksa, leşime gelen akbabaların kanat çırpışı mı?"
"Canımı almaya geleceğin gün, bugün mü?"

...
Ambulans yolda, canını mı almaya geliyor, geri vermeye mi bilmiyordu kadın, bilmiyordu adam... Kapılar açıldığında kara adam çimlerin üstünde, kapılar kapandığında kara adam sedyenin üstünde, kapılar açıldığında kara adam ışıkların altında, kapılar kapandığında kara adam ölümün pençesindeydi... 
Onu kurtarmaya çalışan beş doktor, 
Peşleri sıra koşan bir kadın, 
sıkışan bir kalp vardı... 












2 yorum:

  1. http://www.youtube.com/watch?v=9D1aH5sB9-U

    YanıtlaSil
  2. http://www.youtube.com/watch?v=fmOf2-8bGCo

    YanıtlaSil