9 Eylül 2010 Perşembe

yolda - başlarken.

Her şey bir mucize ile başladı. O koskoca çadır, kamp çantasının alttaki küçücük gözüne nasıl sığdı? Bir yolculuk tanrısı varsa eğer şu an burada ve bana yardım ediyor olmalı. Çantamı kapattım matı ve uyku tulumunu çantanın altına sardım ve iki kişilik alınmış –nedenini sonra anlatırım- uçak biletinin tek kişilik yolcusu olarak sokağa çıktım.
Bir kentte yaşıyorsanız eğer hayatta kalabilmek için binlerce plan yapmalısınız. Kentten kurtulmak için de yıl boyunca böyle planlar yaparsınız. Güneye giden uçak biletlerini de böyle alengirli bir kurtuluş planı çerçevesinde almıştım. Her zaman olduğu gibi bu planlar da altüst olunca, bana kalan yola düşmek oldu.
Havaalanına geldiğimde cebimdeki beş dal cigaranın gerginliğiyle aramadan geçtim. Modern insan her şeyin sadece ambalajına bakıyor. Camel soft paketinin içindeki cigaralar X-ray’in bile dikkatini çekmedi ve içeri girdim. Uçağın kalkmasına daha yarım saat var, ortalıkta dolanıp kimin nereye gideceğine dair kendimce bir tahmin oyunu oynuyorum. Güneye gidecek olanlar gözlüklerinden ve parmak arası terliklerinden ötürü kolayca ayırt edilebiliyorlar. Vakit geliyor ve uçağa biniyorum. Bir saat sonra zamanın daha yavaş aktığı, insanların takım elbise giymediği bir evrende olacağım. Zamanda yolculuk yapmak gibi…
Klasik uçak gerginliklerini atlattıktan sonra Dalaman’da gözlerimi açıyorum. Havaalanından çıkana kadar bir şehre gelmiş sayılmazsınız. Bu havaalanı da İstanbul kokuyor. Kamp çantamı sırtlıyor, uçakta hangarda düşmüş olan çadır demirlerimi zar zor buluyor ve kapıdan dışarı çıkıyorum. Merkeze giden tek araç var ve o da benden otuz lira istiyor, şaka gibi. Biraz turluyorum belki birilerini karşılamaya gelmiş bir arabaya atlarım ümidiyle ama bir süre sonra ümitlerim boşa çıkıyor. Havaalanının bahçesindeki büfede çalışan bir çocuğu gözüme kestiriyorum ve gidip soruyorum: “Şehir merkezine en ucuz nasıl giderim?” Çocuk, gayet sakin bir şekilde bana dönüp şöyle bir sırtımdaki çantayı süzüyor ve gözlerimin içine bakarak bana tatile çıkma amacımı hatırlatan kelimeyi fısıldıyor:
“Otostop”.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder